8 Ocak 2013 Salı

Ombudsman Bir Tür Adalet Doktorudur


Ombudsman Bir Tür Adalet Doktorudur

Röportaj: Firdevs Kadayıf
Kocaeli Üniversitesi Hukuk Fakültesi İdare Hukuku Ana Bilim Dalı öğretim üyesi Doç. Dr. Müslüm Akıncı* : “Ombudsman yönetimle işbirliği yaparak demokrasi ruhu içinde yönetsel eylem ve işlemlerden -istemeyerek de olsa- doğan yanlışlıkları, haksızlıkları onarmaya çabalayan demokratik bir araçtır. Kamusal vicdanın gözü ve kulağıdır.”
Demokrasiye anlamını veren çoğulcu, katılımcı,temel hak ve özgürlükleri önceleyen boyutuyla bütün olarak gerçekleştirilebilmesi için “Kamu denetçiliği” kurumuna ayrı ve özel bir yer verilmektedir.İdarenin yeniden yapılanma çalışmaları nedeniyle sık sık kamuoyunun gündemine taşınan Ombudsmanlık kurumunu,gerekliliğini,mevcut süreci Kocaeli Üniversitesi Hukuk Fakültesi İdare Hukuku Ana Bilim Dalı öğretim üyesi Doç.Dr.Müslüm Akıncı ile konuştuk.
∞∞∞
-Hocam,Ombudsmanlık kurumu nedir? İşlevleri nelerdir? Bizi bu hakkında bilgilendirir misiniz?
Ombudsman kurumu yönetsel demokrasiyi pozitif hukuk düzeni içinde işler kılmak amacıyla, bireylere, var olan yasama, yargı ve öteki başvuru mekanizmalarına ek olarak, yönetimin işlem ve eylemleriyle ilgili yakınmalarını, bağımsız ve işinde uzman bir organ aracılığıyla çözmelerine olanak sağlayan; bireylerin zedelenmiş adalet duygularını onarmaya yardımcı olan bir tür adalet doktorudur. Ombudsman yönetimle işbirliği yaparak demokrasi ruhu içinde yönetsel eylem ve işlemlerden -istemeyerek de olsa- doğan yanlışlıkları, haksızlıkları onarmaya çabalayan demokratik bir araçtır. Kamusal vicdanın gözü ve kulağıdır. Demokrasi düşüncesinin toplumun bütün katmanlarına yayılmasında, erdemli ve adaletli bir toplum düzeninin geliştirilmesinde yapıcı katkılar sağlayan bir aktördür. Yüzyılların savaşımıyla elde edilmiş hak ve özgürlüklerin korunmasında, onların yaşama geçirilmesinde, işler kılınmasında rol oynayan bir öncüdür. Taşıdığı ahlak, erdem ve adalet gibi kişisel nitelikler aynı zamanda onun bulunduğu toplumun tinsel sembolüdür. Bu kurum, maddi bir yaptırım içermeyen yetkileriyle, demokrasi ve hukuk devleti savında bulunan bir toplumun hukuka olan saygısının bir göstergesidir. Bu nedenle içinde bulunduğu toplumda pek çok işlevleri yerine getirir.
1. Koruma İşlevi: Bu, devletin yaptırım uygulama tekeline karşı bir önlem olarak, bireylerin temel hak ve özgürlüklerine ilişkin olası tehdit ve sınırlandırmalara karşı bir güvence oluşturmayı içerir. yönetimin tek yanlı karar alma tekeli karşısında birey kendisinin bir haksızlığa uğradığını düşündüğünde, buna karşı koyacak güçlere ihtiyaç duyar. Hukuk düzeninin kendisine bunun için özgülediği olanaklar onun için büyük bir güven kaynağıdır. Yargı yerlerinin yanı sıra, parlamento kurumunun ilgi ve desteğini görmek birey için önemlidir. Bu nedenle yönetimin dışında olup, ulusal iradeden de güç ve destek alan, yargı-benzeri bir organ olarak Ombudsman, bireye kamu otoritelerinin kendisinin hak ve özgürlüklerini çiğneyen tutumu karşısında çaresiz ve yalnız olmadığını hissettirmektedir. Ombudsman, yargı organları ile birlikte pozitif hukuk düzeninin bireylere sağladığı hukuksal olanakları kullanmaya yardımcı olur. Hatta çoğu zaman yargının, idarenin  “takdir yetkisi” ne bağlı işlemlerini denetlemekten kaçınması, Ombudsmanı harekete geçiren bir neden olabilir. Böylece yurttaş yönetim karşısında çifte siperli bir korumadan yararlanır. Ancak Ombudsman mahkemelerle yarışmaz; yargı makamına başvurulmuş bir sorun için, aynı zamanda Ombudsmana da başvuru olanağı bulunmamaktadır.  Zira Ombudsman, yargı yeri ile paralel bir yetki kullanmaz.
2. Araştırma, İnceleme ve Denetleme İşlevi: Ombudsmanın temel varlık nedeni bu işlevlere karşılık gelir.  Birey bürokrasinin veya yetkinin kötüye kullanımının kurbanı olabilir. İyi bir yönetimden beklenen kalite standartlarının tutturulamaması Ombudsmanı harekete geçirir. İdari makamların yapmış olduğu işte taraf tutma, ihmal, bilgisizlik, yetersizlik, kötü niyet, keyfilik, gecikme kokuları geliyorsa araştırma ve inceleme süreci işlemeye başlar. Bu, kendiliğinden olabileceği gibi, bir yakınma üzerine de olabilir. Ancak Türk Kamu Denetçisi kendiliğinden harekete geçemeyecektir.
3. Yönetimin Gelişmesine Katkı Sağlama İşlevi:    Ombudsman, kamu makamlarınca işlemlerin yapılması sırasında, gözden kaçan veya bir memurun kötü niyeti yüzünden oluşan yanlışlıkların bir filtreden geçirilerek yakalanmasına ve düzeltilmesine olanak veren ek bir “yanlışlıktan arındırma” aracıdır.
ÇABUK, UCUZ VE PRATİK ÇÖZÜM ÜRETMEDE YARGI YERLERİ YETERSİZ KALMAKTA
-Türkiye’de bu kuruma gereksinim var mıydı?İdareyi denetleyen pek çok denetim mekanizması olmasına rağmen neden Ombudsmanlık ihtiyacı doğdu?
Ülkemizde “yönetimi” denetleyen pek çok kurum ve yöntem mevcuttur. En başta yönetsel yargı organları, idarenin eylem ve işlemlerinden doğan yakınmaları ele almaktadır. Ancak çabuk, ucuz ve pratik çözüm üretmede yargı yerleri yetersiz kalmaktadır. İdari yargıç çoğu zaman dosya üzerinde karar vermekte ve ayrıntılı inceleme yapamamaktadır. Çoğu zaman idare, kendi elindeki bilgi ve belgeleri yargıca vermede kıskanç davranabilmektedir. Yargı yerinin kendi kararını uygulama yetkisi bulunmamaktadır.
Yasama organı kanalıyla denetim yolu da etkili ve pratik bir seçenek olarak görülmekten uzaktır. Dilekçe Komisyonu’na yapılan başvurular, oradan ilgili kuruma havale edilmekte ve oradan gelen yanıta göre yakınmacıya bir yanıt verilebilmektedir. İdare, kendisi hakkındaki yakınmayı böylece çok rahat biçimde atlatabilmektedir. Keza, “yasama denetimi” de çok ciddi konular dışında etkili ve hızlı biçimde harekete geçirilememekte; geçirilse bile küçük birkaç istisna dışında önemli bir sonuç alınamamaktadır.
Hiyerarşik ve vesayet denetimi siyasi iktidarın iradesine açık, öznel değerlendirmeler içeren bir yöntem olarak işlemektedir. Türk yönetim geleneğinde ağırlıkta olan “otorite” eğilimi, yetkilerin özekselleşmesine (merkezileşmesine) neden olmaktadır. Yetki merkezciliği olarak da tanımlanan eğilim, yönetsel hiyerarşi içerisinde politik anlayışa kapıları aralamakta, politik baskılar karşısında işlevsizleşmektedir. Taşradaki bir memurun yanlış tutumu, iktidarda olan siyasi partiye olan yakınlığıyla ters orantılı olarak “yanlışlanabilmektedir”.Hele hele işin içerisinde siyasi bir çekişme veya ideolojik bir savaşım varsa, iş büsbütün politikleşmekte; memur -haksız bile olsa- korunmaktadır. Vesayet denetimi de bundan farklı bir biçimde işlememektedir. Merkez yönetimle yerel yönetim arasındaki siyasi çekişmenin etkili bir silahı olarak kullanılan bu yöntem, yerine göre iyi bir politik manevra aracı olabilmektedir.
Ülkemizde bazı yazarlar tarafından tipik bir Ombudsman olarak görülen Devlet Denetleme Kurulu’nun da kendisinden beklenen işlevi yerine getirmekte yetersiz kaldığı görülmektedir. DDK’nın Cumhurbaşkanına bağlı olması, ancak onun isteği üzerine harekete geçebilmesi, araştırmalarının sonuçlarını kamuoyuna açıklamaması, bireylerin doğrudan ona ulaşamaması, bizzat kendisi tarafından çözüm önerilememesi gibi nedenler yüzünden bu Kurulu Ombudsmana benzetmek oldukça zordur.
Bu durum bize bireylerin hak ve menfaatlerini yönetim karşısında daha etkili bir biçimde koruyabilecek bir ombudsmana gereksinim olduğunu ortaya koymaktadır. Türk Ombudsmanı, klasik denetim mekanizmalarının çatlakları arasında sızıp gelebilecek hukuk dışı olguları filtre ederek, daha güvenceli, etkili bir hukuk devleti atmosferi sağlayacaktır.
TEK RENKLİ BİR TEMSİL VE ÇOĞULCULUK ANLAYIŞI
-Son 10 yıldır kuruldu kurulmadı derken 6328 sayılı Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu ile bu kurum oluşturuldu.Büyük bir beklenti ve umutla Türk Ombudsmanlığı oluşuyor derken daha seçim ertesinde büyük tartışmalara tanık oluyoruz.Tartışmaların kurumun üzerine gölge düşürdüğünü söyleyebilir miyiz?Kurum akamete mi uğradı?
Evet maalesef büyük bir emek ve beklentiyle oluşturulan Kurum, kamu baş denetçisi seçiminde ve kamu denetçilerinin seçiminde politik tartışmalara kurban gitmiştir.  Ombudsmanlık,  dünya genelinde  bağımsızlığı ve tarafsızlığı ile saygın bir kişide temsil gören bir kurumdur. Özellikle batı demokrasilerinde politik nötralizasyonun temsilcisi hatta politika üstü bir konumdadır. Hangi kökenden olursa olsun ülkede yaşayan “herkesin” avukatıdır.  Bir bakıma herkesin “benim avukatım” diyebileceği bir yakınlık hissi veren bir kurumdur.
Daha işin başında iken,  ortada faaliyete geçmiş bir kurum yokken ölü doğmuşluktan söz edilmesi vahim bir durumun göstergesidir. Kurumda en azından kamu denetçiliği düzeyinde “ötekilerden” bir temsilcinin olması gerekirken tek yapılı/tek renkli bir temsile olanak tanınması gerçekten de “çoğulcu” demokratik anlayıştan uzaklaşılıp, çoğunlukçuğa neden olunmuştur.  Dünyanın ilham aldığı bu Kurumu kaynak ülkesinde (İsveç’te) gidip yerinde inceleyen ilk akademisyen olarak şunu söyleyebilirim ki,  gerçekten de ortaya çıkan görüntü içler acısıdır. Zor bir dönemden geçen Türkiye’mizde demokrasiyi toplumun her katmanına yaymak gerekirken,  herkesin biraz da olsa kendini bulduğu çoğulcu kurumsal yapılara ihtiyacımız varken,  ombudsmanlık özelinde iyi bir sınav verilemedi.
 *Doç. Dr. Müslüm Akıncı kimdir?

1986-1990 Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunudur. Avukatlı stajını tamamlayıp, Çevre Hukuku’nun Gelişimi, Yeterliliği ve Etkinliği konulu yüksek lisans çalışmasından sonra Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde “Bağımsız İdari Otoriteler ve Ombudsman” konulu doktora tezini vermiştir. ‘İdari Yargıda Adil Yargılanma Hakkı’ konulu karşılaştırmalı bir alan araştırmasına dayalı tezi ile “doçent” unvanını almıştır. Başta Kocaeli Üniversitesi Hukuk Fakültesi ve İİBF, İletişim Fakültesi olmak üzere Akdeniz Üniversitesi Hukuk Fakültesi, Yeditepe Üniversitesi,  Yıldız Teknik Üniversitesi İİBF, Abant İzzet Baysal Üniversitesi İİBF Kamu Yönetimi Bölümü, İnönü Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde Lisans ve Lisansüstü düzeyde İdare Hukuku, Anayasa Hukuku, Çevre Hukuku, Temel Hukuk, Kitle İletişim Hukuku, İmar Hukuku, Kamulaştırma Hukuku, Spor Hukuku gibi dersleri okutmuştur. Akademik araştırma yapmak ve bilimsel toplantılara katılmak üzere İsveç, Finlandiya, Hollanda, İtalya ve İrlanda gibi ülkelerde bulunmuştur. Ombudsmanlık sistemini yerinde incelemek üzere 1 yıl süre ile bulunduğu İsveç’teki gözlem ve izlenimlerini bir kitapta toplamıştır.
Başlıca Yayınları:

1. Oluşum ve Yapılanma Sürecinde Türk Çevre Hukuku, Kocaeli: KKK. Yay. 1996

2. Bağımsız İdari Otoriteler ve Ombudsman, İstanbul: Beta Yay. 1999

3. Anayasa, İdari yargı ve İdari Faaliyet Mevzuatı, İstanbul: Beta Yay. 2001

4. İdari Yargıda Adil Yargılanma Hakkı, Ankara: Turhan Kitabevi, 2008

Hiç yorum yok: